YARGITAY KARARLARI
Aşağıda, Yargıtay Hukuk ve Ceza Dairelerinin en son ve güncel kararlarını bulabilirsiniz.
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 54. Hukuk Dairesi
HÜKÜM/KARAR :Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 19. İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki kiralanan taşınmazın tahliyesi talebinden dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince talebin kabulü ile kiracının taşınmazdan tahliyesine karar verilmiştir.
Kararın davalı kiracı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı kiracı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı kiralayan vekili dilekçesinde; kiracı ile müvekkili arasında 31.10.2009 tarihli kira sözleşmesi imzalandığını, dört aylık kira bedelinin ödenmemesi sebebiyle kiracı aleyhine tahliye talepli icra takibi başlattığını, icra takibine süresinde itiraz edilmediği ve kira bedelinin ödenmemesi sebebiyle temerrüde düşen kiracı borçlunun taşınmazdan tahliyesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı kiracı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasındaki kira sözleşmesinde kira bedelinin muayyen olmadığı, ödeme emri tebliğ evrakının usulsüz olması sebebiyle icra dosyasında yaptığı itirazın süresinde olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, 01.11.2020 tarihinde başlayan kira döneminde aylık kira bedelinin 22.000,00 TL olduğunu, bu miktar üzerinden kira bedelini ödediğini, takibe dayanak olarak gösterilen kira sözleşmesinin ihtarname ile feshedilmesinden ötürü aleyhine takip başlatılamayacağını beyan ederek talebin reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile kira bedellerinin tahsili amacıyla haciz ve tahliye istemli başlatılan icra takibinde borçlunun süresinde itiraz dilekçesi sunmadığı ve otuz günlük ihtar müddeti içinde kira bedellerini de ödemediğinden davanın kabulü ile İstanbul 7. İcra Müdürlüğünün 2021/4146 Esas sayılı dosyasına istinaden davalı-borçlunun “..., Mah. .......Cad. Şişik Apt. No:44/2B A blok ..., İstanbul” adresindeki taşınmazın kiralanandan İİK.269/a maddesine göre temerrüt nedeniyle tahliyesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuran
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kiracı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı kiracı vekili istinaf dilekçesinde; taraflar arasındaki kira sözleşmesinde kira bedelinin muayyen olmadığı, ödeme emri tebliğ evrakının usulsüz olması sebebiyle icra dosyasında yaptığı itirazın süresinde olduğunun kabul edilmesi gerektiği, 01.11.2020 tarihinde başlayan kira döneminde aylık kira bedelinin 22.000,00 TL olduğu, bu miktar üzerinden kira bedelini ödediğini, takibe dayanak olarak gösterilen kira sözleşmesinin ihtarname ile feshedilmesinden ötürü aleyhine takip başlatılamayacağını beyan ederek kararın kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile borçlu ödeme emrinin usulsüz tebliğ edilmesinden ötürü icra takibine itirazının süresinde kabul edilmesi gerektiğini ileri sürmüşse de ödeme emri tebliğ evrakının usulsüzlüğe dair İcra Hukuk Mahkemesinde şikayet yoluna başvurulduğuna dair savunmada bulunulmadığından bu iddiasının dinlenemeyeceği, takibe konu kira bedellerinin 01.03.2020 tarihinden 30.06.2020 tarihine kadar işleyen işyeri kira bedeli olmadığı, İİK'nın 269. maddesi gereğince kira bedellerinin otuz gün içinde ödendiğinin ispatlanamadığından davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kiracı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı kiracı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesindeki sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, temerrüt nedeniyle kiracının kiralanandan tahliyesi istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
İİK'nın 269. maddesi, İİK'nın 16. maddesi
3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı kiracı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 5311 sayılı Kanunun ile değişik İİK'nın 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nın 370. maddeleri uyarınca ONANMASINA,
Alınması gereken 179,90 TL temyiz harcından, evvelce alınan harç varsa mahsubu ile eksik harcın temyiz edenden tahsiline,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
13.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
istinaf dilekçesi • ön inceleme • tahliye talebi • kira bedeli • davanın kabulü • cevap dilekçesi • kira sözleşmesi • istinaf yolu
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
HÜKÜM/KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Havza İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki İİK md.135/2'ye dayalı şikayet sebebiyle yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesince şikayetin reddine karar verilmiştir.
Kararın şikayetçi üçüncü kişi tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı şikayetçi üçüncü kişi tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Şikayetçi üçüncü kişi vekili isteminde; İİK'nın 135/2'nci maddesi uygulamasının ancak işgalciler için söz konusu olduğunu, kiracının tahliyesi için bu maddenin uygulanmasının mümkün olmadığını, Havza İcra Dairesince şikayetçi şirketin söz konusu akaryakıt istasyonunda kiracı olduğunu bilerek şikayetçi şirkete 2017/262 Esas sayılı dosya üzerinden tahliye emrinin gönderilerek tebliğ edildiğini, şikayetçi şirketin 25.05.2017 tarihinden itibaren devam eden beş buçuk yıllık kira süresinin sonunda ancak tahliye istemine muhatap edilebileceğini, dolayısıyla söz konusu Havza İcra Dairesi'nin 2017/262 Esas sayılı dosyası üzerinden düzenlenen tahliye emrinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Karşı taraf alacaklı vekiline dava dilekçesinin tebliğ edildiği görülmekle, alacaklı tarafça dosya kapsamına cevap dilekçesi sunulmamıştır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; şikayetçi tarafın icra müdürlüğü dosyası kapsamında borçlu bulunan malik ile 25.05.2017 tarihli kira akdinin bulunduğu, yine icra dosyasının incelemesinde kiracının da, kiralananı 26.12.2019 tarihli kira sözleşmesi ile alt kiracı sıfatıyla Havza Petrol Ürünleri ve Pazarlama Tic. A.Ş.'ne kiraya verdiği, icra dosyası kapsamında borçlu şirketin yetkilisi ve 25.05.2017 tarihli kira akdini imzalayan kişi ile alt kiracı sıfatına sahip kiracı iş yeri yetkilisi ve 26.12.2019 tarihli kira akdini imzalayan kişinin aynı kişi olduğu, bu durumda İİK'nın 135/2 maddesinin uygulanmasını bertaraf etme gayretiyle borçlunun taşınmazı kiraya verdiği şeklinde gösterip yeniden alt kiracı sıfatıyla kiraladığına kanaat getirildiği, kaldı ki alacaklının taşınmaza ilişkin haciz işlemlerinin de kira akdinin imzalanması öncesine dayandığı, yani yasa koyucunun aradığı, haciz öncesi imzalanmış kira akdine dayalı olarak kiracının İİK 135/2 maddesi kapsamında itirazda bulunabileceğini belirttiği, tüm bu hususlar nazara alınarak kiracı sıfatına haiz şikayetçinin istem konusu yerden tahliyesi talepli gönderilen icra emrinin yerinde olduğu, şikayetin ise haksız olduğu kanaatiyle şikayetin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde şikayetçi üçüncü kişi vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Şikayet dilekçesindeki itiraz sebeplerinin tekrar edildiği görülmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; şikayetçi tarafın icra müdürlüğü dosyası kapsamında borçlu bulunan malik ile 25.05.2017 tarihli noterde yapılmış kira akdinin bulunduğu, yine icra dosyası incelemesinde kiracının da 26.12.2019 tarihli kira sözleşmesi ile alt kiracı sıfatıyla Havza Petrol Ürünleri ve Pazarlama Tic. A.Ş.'ye kiraya verdiği, icra dosyası kapsamında borçlu şirketin yetkilisi ve 25.05.2017 tarihli kira akdini imzalayan kişi ile alt kiracı sıfatına sahip kiracı iş yeri yetkilisi ve 26.12.2019 tarihli kira akdini imzalayan kişinin aynı kişi olduğu, bu durumda alacaklı banka ile takip borçlusu şirket arasında gerçekleşen ipotek tarihinin (23.12.2013) şikayetçinin dayanağı kira akdinin imzalanması öncesine dayandığı, yani yasa koyucunun aradığı, haciz (ipotek) öncesi imzalanmış bir kira akdinin söz konusu olmadığı, bu nedenle şikayetçiye kesinleşen ihale sonrası İİK'nın 135/2 maddesi gereğince tahliye emri gönderilmesinde bir yanlışlık olmadığı anlaşılmakla, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu görülerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde şikayetçi üçüncü kişi vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Şikayet dilekçesi ve istinaf başvuru dilekçesindeki itiraz sebeplerinin tekrar edildiği görülmüştür.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, İİK'nın 135/2. maddesine dayalı şikayet istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, ...
2. İİK md.16,
3. İİK md. 135/2 : '' (Değişik 6/6/1985-3222/17 md.) Taşınmaz borçlu tarafından veya hacizden evvelki bir tarihte yapıldığı resmi bir belge ile belgelenmiş bir akte dayanmayarak başkaları tarafından işgal edilmekte ise onbeş gün içinde tahliyesi için borçluya veya işgal edene bir tahliye emri tebliğ edilir. Bu müddet içinde tahliye edilmezse zorla çıkarılıp taşınmaz alıcıya teslim olunur. (Ek cümle:24/11/2021-7343/28 md.) Taşınmazın ihale alıcısı adına tescilinden sonra henüz tahliye yapılmadan taşınmazı ihale alıcısından satın alan da bu fıkra gereğince tahliye isteme hakkına sahiptir. ''
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup şikayetçi üçüncü kişi vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nın 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nın 370. maddeleri uyarınca ONANMASINA,
Alınması gereken 179,90 TL temyiz harcından, evvelce alınan harç varsa mahsubu ile eksik harcın temyiz edenden tahsiline,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
15.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi
alt kira sözleşmesi • kira sözleşmesi • istinaf yolu • cevap dilekçesi • tahliye talebi • ön inceleme • alt kiracı.
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 36. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/3018 E., 2022/846 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 8. Sulh Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/332 E., 2019/458 K.
Taraflar arasındaki uyarlama davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyize konu edilen kararın niteliğinin duruşma istenebilecek davalardan olmadığı anlaşılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacı tarafın duruşma isteğinin reddine, temyiz dilekçesinin kabulü ile Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; davalılar ile imzaladığı 09.01.2015 tarihli ek protokol kapsamında dava konusu taşınmazda kiracılık sıfatını kazandığını, kiraladığı taşınmazın mevcut kirasının, canlı bomba olayları nedeniyle yaşanan olağanüstü durumlar, emsal kiralardaki düşüş, yabancı paradaki yükseliş vb. nedenlerle emsallerine nazaran çok fahiş tutarda kaldığını ileri sürerek; sözleşmede 56.307 USD olan aylık net kiranın 01.02.2017 tarihinden itibaren yıllık 30.000 USD karşılığı dikkate alınarak TL olarak uyarlamasına, kiranın gecikmesi halinde geri kalan aylara ve yıllara ait kiraların muaccel olacağı konusundaki ilk sözleşmede bulunan hükmün, ilk sözleşmeye taraf olunmaması, ek protokole imza sırasında ise bu sözleşmenin ek protokol ekinde bulunmaması ve ek protokolde sarahaten muacceliyet maddesinin bulunmaması nedenleriyle yok hükmünde olduğunun hükmen tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar; davacı ile imzalanan ek protokolün ilk sözleşmenin ayrılmaz parçası olduğunu, davacının aleyhinde açılan tahliye davası sürecini uzatabilmek, taşınmazı tahliye etmemek adına işbu haksız ve yersiz davayı açtığını, kira sözleşmesi ile kira bedellerinin ve kira dönemlerinin açık ve net bir şekilde tarafların özgür iradeleri ile belirlenmiş olduğunu, uyarlama koşullarının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; ekonomik koşullar, ticari defterler ve mevcut durum itibariyle davacının talebinin kısmen haklı ve yerinde olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, taraflar arasındaki kira sözleşmesine göre 01/02/2017 tarihinden itibaren aylık kira bedelinin 40.000 USD olarak uyarlanmasına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalılar vekili; sözleşme süresinin bitmesine bir yıldan az süre kaldığından uyarlama davası açılamayacağını, davacı şirketin kurulduğu yıldan itibaren borca batık olduğu hususunun değerlendirilmediğini, davacının tacir olması ve sözleşmesel uyarlama yapılamayacağının dikkate alınmadığını, uyarlama koşullarının oluşmadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının TL üzerinden sözleşme yapma imkanı varken USD üzerinden sözleşme yaptığı, kiracının basiretli tacir gibi davranarak dövizdeki artışları öngörmek zorunda olduğu, ayrıca kira sözleşmesinin 11. maddesine göre belirlenen kira bedelinden herhangi bir nedenle kiracının tenkis ya da uyarlama talep edemeyeceğinin açıkça kararlaştırıldığı, İlk Derece Mahkemesinin davanın kabulüne gerekçe olarak belirttiği "mevcut kira bedelinin ödenmesinin davacının ekonomik mahvına sebep olacağı" şeklindeki gerekçenin kira bedelinin indirilmesine gerekçe olamayacağı, toplanan delillere göre TBK'nın 138. maddesinde belirtilen uyarlamanın şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle; davalıların istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; Bölge Adliye Mahkemesi kararındaki gerekçenin dosya içeriğine, mevcut delil ve olgulara uygun olmadığını, TBK’nın 138. maddesinde belirlenen koşulların tümüyle gerçekleştiğini, sözleşme kurulduktan sonraki süreçte meydana gelen ve önceden öngörülemeyen, taraflarca da öngörülmesi mümkün olmayan olağanüstü haller sebebiyle bozulan menfaat dengesinin, hem dürüstlük kuralı hem de hakkın kötüye kullanımına yer vermemek amacıyla yeniden sağlanması gerektiğini, kiralananın bulunduğu çevrede gerçekleşen bombalama ve terör olayları, caddedeki yıllardır süren yol, şantiye, kanal ve yer altı çalışmaları, yaşanan ekonomik kriz ve yabancı paranın fahiş değer kazanması olgularının, sözleşmenin yapıldığı sırada öngörülmesi beklenmeyen olağanüstü durumlar olduğunu, bu olguların kiracı şirketin ekonomik yönden mahvına sebep olduğunu, sözleşmenin aynen ifasının istenmesinin dürüstlük kurallarına aykırı düşeceğini, uyarlama talebinin 11.01.2017 tarihli ihtar ile gündeme getirildiğini, bu nedenlerle İlk Derece Mahkemesince verilen uyarlama talebinin kabulü kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, sözleşmenin 11. maddesinin kamu düzenine aykırı ve geçersiz olduğunu, alınan bilirkişi raporları ile uyarlanması gereken aylık kira bedelinin bilimsel olarak belirlendiğini ileri sürerek; kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kira bedelinin uyarlanması istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) aşırı ifa güçlüğü başlıklı 138. maddesi; "Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.
Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır."
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar; uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına tacir olan davacının döviz kuru değişikliği nedeniyle uyarlama talebinin yerinde olmadığına ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararında belirtilen gerekçelere göre; usul ve kanuna uygun olup, davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.02.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
dürüstlük kuralı • ön inceleme • sözleşmeden dönme • basiretli tacir • kira bedeli • tenkis talebi • kira sözleşmesi • kira bedelinin indirilmesi • istinaf yolu • sözleşmenin yeni koşullara uyarlanması • borca batık • sözleşmenin aynen ifası • fesih hakkı • aşırı ifa güçlüğü • davanın kabulü • aynen ifa • ticari defter
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2015/378 E., 2016/79 K.
SUÇLAR : Görevi yaptırmamak için direnme, hakaret
HÜKÜMLER : Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama
Sanık hakkında kurulan hükümlerin; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun'un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun'un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükümleri temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun'un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun'un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Yerel Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen incelemeye konu kararıyla sanığın, görevi yaptırmamak için direnme suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (5237 sayılı Kanun) 265 inci maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesi ile 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca 3.000,00 TL adli para cezası ile, hakaret suçundan ise 5237 sayılı Kanun'un 125 inci maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendi ile 62 nci maddesi uyarınca 6.080,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafiinin temyiz istemi, tam ve yeterli inceleme yapılmadan, sanığın olay anındaki psikolojik durumu dikkate alınmadan sanık hakkında verilen kararın bozulması gerektiğine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Alkollü halde araç kullanan sanığın hakkında işlem yapmak isteyen mağdur polis memuruna "sik..r git" biçimindeki sözünden sonra sinkaflı sözlerle hakaret etmesi, polis memurunu iterek kendisine kelepçe takılmasına engel olması, yaşanan boğuşmada polis memurunu ısırması ve "....ana..zı av...nızı sinkaf ederim, beni alamazsınız" biçimindeki sözüyle de tehdit etmesi biçimindeki eylemleri nedeniyle hakaret ve görevini yaptırmamak için direnme suçlarını işlediğinden bahisle açılan davada Mahkeme, katılan ve tanık beyanları, katılan hakkında düzenlenen rapor ile tüm dosya kapsamına göre oluşu iddianamedeki gibi kabul ederek sanığın her iki suçtan cezalandırılmasına karar vermiştir.
IV. GEREKÇE
1.Katılanın ifadesi, olayı hatırlamadığı yönündeki sanık savunması, iddiayı doğrulayan tanık beyanları, katılan ve tanık beyanlarının olay tutanağı ile uyumlu olması, katılan hakkında düzenlenen rapor ile tüm dosya kapsamına göre sanığın alkollü araç kullanması nedeniyle hakkında işlem yapmak isteyen katılana iddianamedeki sözlerle hakaret edip, katılanı darp ederek onun görevini yerine getirmesi engellemek suretiyle hakaret ve görevini yaptırmamak için direnme suçlarını işlediği anlaşılmakla sanığın bu suçlardan cezalandırılmasına yönelik Mahkemenin inanç ve takdirinde hukuka aykırılık görülmemiş, sanık müdafiinin temyiz nedenlerine de itibar edilmemiştir.
2.Sanığa yükletilen görevi yaptırmamak için direnme ve hakaret eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerin ve bu eylemlerin sanık tarafından işlendiğinin Kanun'a uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanun'da öngörülen suç tiplerine uyduğu,
Hakaret suçu aleni bir yer olan cadde üzerinde işlenmesine karşın sanık hakkında 5237 sayılı Kanun'un 125 inci maddesinin dördüncü fıkrası uygulanmamış ise de, aleyhe temyiz olmadığından bozma yapılamayacağı anlaşılmıştır.
Sair yönlerden yapılan incelemede hukuka aykırılık görülmemiştir.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Yerel Mahkemenin kararında sanık ... müdafii tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve dikkate alınan sair hususlar yönünden herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden temyiz sebeplerinin reddiyle hükümlerin, Tebliğname'ye uygun olarak, oy birliğiyle ONANMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
20.09.2023 tarihinde karar verildi.
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1633 E., 2022/2547 K.
KARAR : Başvurunun kısmen kabulü, yeniden esas hakkında hüküm kurma
İLK DERECE MAHKEMESİ : Alanya 2. Aile Mahkemesi
Taraflar arasındaki boşanma davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleşen davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine karar verilmiştir.
Kararın davalı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen esastan reddi ve kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün ilgili bölümlerinin kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.Davacı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; davalının ilgisiz olduğunu, her gece alkol aldığını, sürekli porno izlediğini, sosyal uygulamalarla başka kadınlarla mesajlaştığını, tek başına ......ilçesindeki... Otel'e tedavi amaçlı olarak gittiğini beyan ettiğini, bu gezilere nedense kendisini ve çocuklarını götürmediğini, davalının bu gezilerde yalnız olduğunun da şüpheli olduğunu, fiziksel şiddet uyguladığını, aşağıladığını, evdeki eşyaları kırdığını, tehdit ettiğini belirterek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince boşanmalarına, aylık 1.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 50.000,00 TL maddî 150.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2.Davacı kadın vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; davalı ile zina sebebine dayalı olarak boşanmalarına, lehine 200.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarının asılsız olduğunu, davacının 2018 tarihinden sonra yemek yapmadığını, kendisinin kıyafetlerini yatak çarşaflarını yıkamadığını bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı erkeğin alkol alışkanlığı bulunduğu, davacı kadına fiziksel şiddet uyguladığı, eşine ve çocuklarına ilgisiz olduğu, internetten çeşitli kadınlarla müstehcen içerikli görüşmeler yaptığı, kaplıca tatillerine eşini götürmeyip yalnız gittiği, eve geç geldiği, davacı kadının etrafa boşanmak istediğini içeren söylemlerde bulunduğu, ufak şeylere sinirlendiği, eşinin işitme kaybına ilişkin olumsuz davranışlarda bulunduğu ve yatağını ayırdığı iddiaları sabit görülmüş ise de tarafların müşterek çocuklarından tanık...'nin beyanlarından davalı erkeğin davacı kadınla barışmak istediği anlaşılmakla davalının davacıyı affettiği en azından söz konusu davranışları hoşgörüyle karşıladığı, birleşen davada ise davalı kocanın 26.03.2016-28.03.2016 tarihlerinde...adlı otelin 508 numaralı odasında Z. G. isimli kadınla konakladığı; 19.05.2016-21.05.2016 tarihlerinde yine aynı otelin 207 numaralı odasında yine Z. G. isimli kadınla konakladığı; 26.02.2017-01.03.2017 tarihlerinde yine aynı otelin 507 numaralı odasında yin.... isimli kadınla konakladığı, zina olgusunun kanıtlandığı gerekçesi ile; asıl davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince boşanmalarına, birleşen davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 161 inci maddesi gereğince boşanmalarına, taraflar için tedbir nafakasına hükmolunmasına yer olmadığına, kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine, 40.000,00 TL maddî ve 30.000,00 TL manevî tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, erkeğin maddî tazminat ve manevî tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur belirlenmesinin, asıl ve birleşen davanın kabulünün hatalı olduğu, aleyhine hükmolunan nafaka ve tazminatların miktarının haksız olduğu gerekçeleri ile kusur belirlenmesi, asıl ve birleşen davanın kabulü, aleyhine hükmolunan tazminatların miktarı yönünden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesi istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Mahkemece davacı kadının "etrafa boşanmak istediğini içeren söylemlerde bulunduğu, ufak şeylere sinirlendiği, eşinin işitme kaybına ilişkin olumsuz davranışlarda bulunduğu ve yatağını ayırdığı" iddiaları sabit görülmüş ise de tarafların müşterek çocuklarından tanık...'nin beyanlarından davalı kocanın davacı kadınla barışmak istediği anlaşılmakla davalının davacıyı affettiği en azından söz konusu davranışları hoşgörüyle karşıladığı kanısına varılmış ve sübut bulan davranışlar davacıya kusur olarak yüklenilmemiş ise de; davalı erkeğin kadının bu davranışlarını affetmediği, müşterek çocuk olan tanık beyanında babasının barışmak istediğini ancak annesinin kabul etmediği yönündeki beyanı af olarak kabul edilemeyecek olup, ancak barışma girişimi olarak kabul edilebileceği, kadın tarafından istinaf yoluna başvurulmamış olması nedeni ile kesinleşen tespitlerin kadına kusur olarak yüklenmesi gerektiği, erkeğe yüklenen kusurlar da bir isabetsizlik olmadığı, asıl davada evlilik birliğinin sona ermesinde erkeğin ağır kusurlu davalı erkeğin asıl davadaki kusur belirlemesine ilişkin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle kabulü ile kararın asıl davadaki kusura ilişkin gerekçesinin düzeltilmesine, sair istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı kadın vekili;erkeğin tam kusurlu olduğunu belirterek, kusur belirlemesinin usul ve kanuna aykırı bulunduğunu beyanla;kusur belirlemesi yönünden kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.Davalı erkek vekili; kusurunun bulunmadığını, tazminatların miktarının usul ve kanuna aykırı bulunduğunu beyanla; tüm yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı kadın tarafından 4721 sayılı Kanun'un 161 inci maddesinde düzenlenen zina hukuki nedenli ve 166 ncı maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak açılan boşanma davalarının kabulü şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, kusur belirlemesinin yerinde olup olmadığı, erkeğin zina eyleminin ispatlanıp ispatlanmadığı, af olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, kadın yararına tazminat verilmesi şartlarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği, miktarlarının dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Kanun'un 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü, 6 ncı ve 161 inci maddeleri, 166 ıncı maddesinin birinci ve ikinci, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi, 176 ncı maddesi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine ,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
yoksulluk nafakasının kaldırılması talebi • davanın kabulü • cevap dilekçesi • ağır kusur • evlilik birliğinin sarsılması • ön inceleme • manevi tazminat • zina sebebine dayalı boşanma • istinaf yolu • istinaf dilekçesi
04.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2013/241 E., 2015/1104 K.
...
SUÇ : Trafik güvenliğini tehlikeye sokma, kamu malına zarar verme
HÜKÜM : Mahkumiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Ret, onama, bozma
A. Şikâyetçi ... Vekilinin Trafik Güvenliğini Tehlikeye Sokma Suçuna Yönelik
Temyiz Talebi Yönünden;
Orhangazi 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nin, 29.12.2015 tarihli ve 2013/241 Esas, 2015/1104 Karar sayılı kararının şikâyetçi ... vekili tarafından temyizi üzerine yapılan ön inceleme neticesinde gereği düşünüldü:
Doğrudan zarar görmeyen şikâyetçi İçişleri Bakanlığının davaya katılma hakkı bulunmadığı ve hükmü temyiz hakkı olmadığından şikayetçi idare vekilinin temyiz isteminin 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 317. maddesi gereğince Tebliğname'ye uygun olarak, REDDİNE,
B. Şikâyetçi ... Vekilinin Kamu Malına Zarar Verme, Sanığın Trafik Güvenliğini Tehlikeye Sokma, Kamu Malına Zarar Verme Suçlarına Yönelik Temyiz Talebi Yönünden;
Sanık hakkında kurulan hükümlerin; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 305. maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 260/1. maddesi gereği temyiz edenlerin hükümleri temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310. maddesi gereği temyiz isteklerinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317. maddesi gereği temyiz isteklerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1.Orhangazi Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 26.06.2013 tarihli ve 2013/431 Esas No.lu iddianamesi ile sanık hakkında trafik güvenliğini tehlikeye sokma ve kamu malına zarar verme suçlarından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 152/1-a, 21/2, 179/2 ve 53. maddeleri
gereğince cezalandırılmalarına karar verilmesi istemiyle kamu davası açılmıştır.
2.Orhangazi 1. Asliye Ceza Mahkemesinin, 29.12.2015 tarihli ve 2013/241 Esas, 2015/1104 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında trafik güvenliğini tehlikeye sokma ve kamu malına zarar verme suçlarından, 5237 sayılı Kanun’un 152/1-a, 21/2, ve 79/2. maddeleri uyarınca sırasıyla 8 ay ve 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve aynı Kanun’un 53/1. maddesi gereği hak yoksunluklarının uygulanmasına karar verilmiştir.
I. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanığın temyiz talebi, hakkında verilen cezanın haksız ve yüksek olduğuna ilişkindir.
Şikayetçi ... vekilinin temyiz talebi, sanığın üst sınırdan cezalandırılması gerektiğine, haklarında katılma kararı verilmesine ve re'sen dikkate alınacak sebeplere ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
1.Sanığın suç tarihinde kiralamış olduğu 16 ...plakalı araç ile sürücü belgesi olmadığı halde ilçe merkezi içerisinde yani meskun mahalde trafiğe çıktığı, polislerin dur ihtarına uymayarak, cadde ve sokak dönüşlerinde, kavşaklarda, aracının el frenini çekmek ve tehlikeli dönüşler yapmak suretiyle hızlı ve tehlikeli şekilde araç kullanarak üzerine atılı trafik güvenliğini tehlikeye sokmak suçunu işlediği sabit olmakla tüm dosya kapsamı ile sabit olduğu Yerel Mahkemece kabul edilmiştir.
2.Sanık üzerine atılı suçlamayı ikrar etmiştir. Kolluk güçleri tarafından tanzim olunan Tutanaklar dava dosyasında mevcuttur.
IV. GEREKÇE
1. Kamu malına zarar verme suçu bakımından katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunan müşteki İçişleri Bakanlığının, duruşmadan usulüne uygun haberdar edilmediği, Dairemizin 24.03.2022 tarihli ve 2021/13458 E, 2022/5569 K. sayılı kararı gereği yapılan tebliğ işlemi üzerine müşteki ... vekilinin 23.12.2022 tarihli dilekçesi ile hükmü temyiz ettiği anlaşılmakla, müşteki kurumun 5271 sayılı CMK'nın 260/1. madde ve fıkrası uyarınca yasa yollarına başvurma hakkı bulunduğu belirlenerek yapılan incelemede;
2. Sanık savunmaları, şikâyetçilerin beyanları, tanık anlatımları, tüm tutanaklar, alınan adlî raporlar, ekspertiz raporu ve tüm dosya kapsamı itibarıyla sanığın üzerine atılı tüm suçları işlediğinin sabit olduğu, bu konuda sanık lehine bir şüphe olmadığı, yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemlere uyan suç tipleri ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, sanığın ve şikâyetçi ... vekilinin temyiz sebepleri reddedilmiştir.
3.Suçtan zarar gören kurumun duruşmadan haberdar edilip iddia ve delillerini sunma ve davaya katılma olanağı sağlanarak, sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, iddia hakkı kısıtlanmak suretiyle CMK’nın 233 ve 234. maddelerine aykırı davranılması hukuka aykırı bulunmuştur.
4. Anayasa Mahkemesinin, 02.08.2022 tarihli ve 31911 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 21.04.2022 tarihli ve 2020/87 Esas, 2022/44 Karar sayılı kararı ile; 5271 sayılı Kanun'a 17.10.2019 tarih ve 7188 sayılı Kanun'un 31. maddesiyle eklenen geçici 5. maddenin (d) bendinde yer alan "... kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış..." ibaresinin "... Seri muhakeme usulü..." yönünden Anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiş olması ve yargılama konusu 5237 sayılı Kanun'un 179/2. maddesinde tanımlanan suçun seri muhakeme usulüne tabi olması karşısında, sanık hakkında 5271 sayılı Kanun'un 250. maddesinde düzenlenen seri muhakeme usulünün uygulanabilmesi için yerel mahkemece dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmesinde zorunluluk bulunduğu anlaşılmakla, karar hukuka aykırı bulunmuştur.
5. Sanık hakkında trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu yönünden, 24.10.2019 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 17.10.2019 tarih ve 7188 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile düzenlenen 5271 sayılı Kanun'un 251. maddesindeki "Basit Yargılama Usulü"nün uygulanmasıyla ilgili olarak, 7188 sayılı Kanun’un 31. maddesiyle 5271 sayılı Kanun'un eklenen geçici 5/1-d maddesi ile "01.01.2020 tarihi itibariyle kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz" şeklinde sınırlama getirilmiş ise de; Hükümden sonra, 19.08.2020 tarihli ve 31218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 25.06.2020 tarihli ve 2020/16 Esas, 2020/33 Karar sayılı iptal kararı ile yukarıda anılan geçici madde 5/1-d'de yer alan "Kovuşturma evresine geçilmiş" ibaresinin, bilahare 16.03.2021 tarihli ve 31425 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 14.01.2021 tarihli ve 2020/81 Esas, 2021/4 Karar sayılı iptal kararı ile de yukarıda anılan geçici madde 5/1-d’de yer alan “Hükme bağlanmış” ibaresinin aynı bentte yer alan, “Basit yargılama usulü” yönünden Anayasa’nın 38. maddesine aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir. 5271 sayılı Kanun'un 251/3. maddesinde “Basit yargılama usulü uygulanan dosyalarda sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir” şeklindeki düzenleme gereği maddi ceza hukuku anlamında sanık lehine sonuç doğurmaya elverişli olması nedeniyle, temyize konu ve aynı Kanun'un 251/1. maddesi kapsamına giren, 5237 sayılı Kanun'un 179/2. maddesindeki suç yönünden, aynı Kanun’un 7. ve 5271 sayılı Kanun'un 251. maddeleri uyarınca yeniden değerlendirilme yapılmasında zorunluluk bulunduğu tespit edilmiştir.
V. KARAR
Kamu malına zarar verme suçu yönünden başkaca yönleri incelenmeyen Orhangazi 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 29.12.2015 tarihli ve 2013/241 Esas, 2015/1104 Karar sayılı kararına yönelik sanık ile şikayetçi ... vekilinin temyiz isteği, gerekçe bölümünde açıklanan nedenler ile yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321. maddesi gereği Tebliğname'ye uygun olarak BOZULMASINA, dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.